Şeyh'ül Muharririn'i rahmetle anıyoruz
İlimizin yetiştirdiği edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden Şeyh’ül Muharrririn unvanına sahip gazeteci –yazar Ahmet Kabaklı’yı vefatının 20. Yıldönümünde rahmet ve şükranla anıyoruz.
Ahmet Kabaklı kimdir?
Gazeteci ve yazar Ahmet Kabaklı kimdir?
Ahmet Kabaklı, 24 Mayıs 1924'de Elazığ’a bağlı Harput’un Göllübağ’ında dünyaya geldi. Gazeteci, yazar ve edebiyat tarihçisi. Babası, Harput Sarayhatun (Sâre Hatun) Camii’nde müezzinlik yapan Ömer Efendi, annesi Münire Hanım’dır. Çocukluğu Harput’ta geçti. Üç yaşındayken babasını kaybetti. Elazığ Numune Mektebi’ni ve aynı binada -ortaokulu tamamladı. Elazığ Lisesi’nden mezun oldu (1944). İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1948). İlk görev yeri olan Diyarbakır Lisesi’ndeki çalışmaları ve Karacadağ adlı halkevi dergisindeki faaliyetleriyle yörede tanındı.
Askerliğini Manisa’da tamamladıktan sonra Aydın Ticaret Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak tayin edildi (1951). Maarif Vekâleti tarafından gönderildiği Paris’teki bir yıllık staj sonunda Çapa Eğitim Enstitüsü’nde ve Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğretim görevine devam etti. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirerek (1955-1960) kısa bir zaman avukatlık yaptı. Emekli olduktan sonra Türk Mûsikisi Devlet Konservatuvarı’nda edebiyat dersleri verdi.
Yazı hayatına şiirle başlayan Kabaklı’nın, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’ndaki öğrenciliği sırasında Abdülbaki Gölpınarlı’yı Yûnus Emre hakkındaki bazı görüşleri dolayısıyla eleştirdiği ilk yazısı Son Saat gazetesinde yayımlandı (20 Kasım 1946).
1947 Martından itibaren Nurettin Topçu’nun çıkardığı Hareket dergisinde “Ayın Hercümerci” başlığı altında eleştiri yazıları yazdı. Bizim Türkiye dergisinde siyasî hiciv ve tahlilleri, Hisar ve İstanbul gibi dergilerde şiir, deneme ve eleştirileri yayımlandı; bir şiiriyle Nurullah Ataç’ın dikkatini çektiyse de şiirde ısrarlı olmadı. Tercüman gazetesinin açtığı fıkra yarışmasını kazanınca 1956 yılında derece alan diğer iki yarışmacıyla önce münâvebeli, 1957-1961 arası aralıklı, bu tarihten sonra da sürekli olarak “Gün Işığında” başlığıyla günlük yazılar yazdı.
3 Ekim 1986 yılında Tercüman’dan ayrılarak kısa ömürlü bir gazete olan Yeni Haber’de yazmaya başladıysa da Şubat 1988 yılında eski gazetesine döndü. Kapanmasından bir süre önce Tercüman’dan ayrılıp (Mart 1991) Türkiye gazetesine geçen Kabaklı 19 Kasım 2000 tarihine kadar bu gazetede yazılar yazdı.
Ahmet Kabaklı, edebiyat faaliyetlerini daha çok 1970 yılında kurucuları arasında yer aldığı ve başkanlığını yaptığı Türkiye Edebiyat Cemiyeti bünyesinde yürüttü. Bu cemiyetin yayın organı olarak Ocak 1972 yılındaTürk Edebiyatı dergisini çıkarmaya başladı. 1978 yılında da Türk Edebiyatı Vakfı’nın kurulmasına öncülük etti ve ömrünün sonuna kadar bu vakfın başkanlığında bulundu.
Çok sayıda ödül kazanan ve 1996’da gönüllü kuruluşlarca “şeyhülmuharrirîn” ilân edilen Kabaklı 8 Şubat 2001’de İstanbul’da hayatını kaybetti ve Eyüp’te toprağa verildi. Türk Edebiyatı dergisinin, vefatından sonra çıkan sayısı (Mart-Nisan 2001, sy. 329-330) Ahmet Kabaklı ile ilgili yazılara ayrıldı.
Ahmet Kabaklı gazete yazılarında polemikçi üslûbuyla öne çıkmış, millî kültürü ve mânevî değerleri savunarak Anadolu insanının sesi olmuş, bir dönemde adı Tercüman gazetesiyle özdeşleşmiştir. Tarihte ve kültürde devamlılık fikrini savunan Kabaklı hânedanlar ve rejimler değişse de devletimizin tek olduğu, Osmanlı Devleti’nin “devlet-i ebed-müddet” idealinin kendisinden önceki Türk devletlerini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni de içine aldığı düşüncesindedir.
Ona göre İslâmiyet ve Türklük tarihte benzerine az rastlanır bir terkip vücuda getirmiştir; bu terkibin taşıdığı zenginliklerden bugün de istifade edilmesi gerekir. Türkler çeşitli kültürlerle temas ederek bugüne kadar gelmiş, fakat kendi kültürlerini koruyup Türk kalmayı başarmışlardır. Dünyaya hâkim bir ruh ve fetih zihniyetiyle bakan eski Türkler, diğer kültürlerden sadece gerekli ve faydalı gördüklerini alarak bunlara kendi damgalarını vurdukları için Türk kültürü yakın zamanlara kadar orijinalliğini korumuştur.
Tanzimat’tan sonra bu ruhun kaybedilerek Avrupa kültürlerine aşağılık duygusuyla yaklaşılması yabancılaşmaya, kültür alanında sömürgeleşmeye ve bir kültür ikiliğine yol açmıştır.
Eserleri. Kabaklı’nın hepsi de İstanbul’da yayımlanmış çok sayıda eseri bulunmaktadır. Edebiyat Tarihi. Türk Edebiyatı (I, 1965; II-III, 1966; çok sayıda baskısı yapılan eserin 9. baskısı [1991] beş cilt olarak yayımlanmış, IV. cilt şiire, V. cilt hikâye ve romana ayrılmıştır). Milliyetçi bakış açısıyla yazılan eser, hem edebiyat tarihi hem de özenle seçilmiş metinlerden oluşan kapsamlı bir edebiyat antolojisi niteliğindedir.
Fikrî Eserleri. Müslüman Türkiye (1970); Mâbet ve Millet (1970); Kültür Emperyalizmi (1970); Bürokrasi ve Biz (1976, fikir dalında Türkiye Millî Kültür Vakfı armağanı); Bizim Alkibiyades (siyasî hicivler, 1977); Temellerin Duruşması (1989; fikir dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülü).
Deneme-Eleştiri. Şiir İncelemeleri (1992). Monografi. Mehmet Âkif (1971); Yunus Emre (1971); Mevlânâ (1972. Selçuk Üniversitesi ve Konya Turizm Derneği ödülü); Sultanü’ş-Şuara Necip Fazıl (1995). Roman, Hikâye, Senaryo. Ejderha Taşı (yazarın çocukluk hâtıralarına dayalı hikâyeler, 1978); Ecurufya (mizahî roman, 1980); Şair-i Cihan Nedim (senaryo, 1996).
Röportaj. Sohbetler I (Mevlânâ, Yûnus Emre, Fuzûlî, Erzurumlu İbrâhim Hakkı ile, 1987); Sohbetler II (Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ile, 1987). İlk defa Tercüman’da yayımlandığı 1983 yılında edebî röportaj dalında Türkiye Yazarlar Birliği’nin ödülüne lâyık görülmüştür. Tercüme. Pikwik’in Maceraları (Charles Dickens’tan, 1962). Metin Neşri. Şehir Mektupları (Ahmed Râsim’den, I, 1971); Muhayyelât-ı Aziz Efendi (sadeleştirilmiş metin, 1973).