Prof.Dr. Mehmet Turan İle Söyleşimiz

Sayın Hocam genç yaşınızda akademik kariyerinizi tamamlayarak profesörlük unvanı aldınız. Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ndeki görevinizden sonra Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı oldunuz. Öncelikle akademik kariyerinizle başlayalım bizlere bu süreci anlatır mısınız?

 

Mehmet Turan 1978 yılında Elazığ'da doğdum. İlkokul Elazığ Dumlupınar İlkokulu,  ortaokul ve lise Elazığ İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım. 2000 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği programını bitirdim.  Aynı yıl Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalına Araştırma Görevlisi olarak atandım. Yüksek Lisans (2003) ve Doktora (2007) öğrenimimi Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalında tamamladım. 2007 yılında Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandım. 2013 yılında ise Sınıf Öğretmenliği alanında Doçent unvanını aldım. 2018 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Ana Bilim Dalına Profesör olarak atandım. İdari görevler olarak da Fırat Üniversitesinde; 2007-2016 yılları arasında Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Başkanlığı; 2016-2018 yılları arasında Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı; 2016-2018 yılları arasında Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Başkanlığı görevlerinde bulundum. 2018 yılı itibariyle Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı görevini halen yürütmekteyim.

 

Hem akademik kariyer hem de çeşitli STK’larda uzun yıllar görev yaptınız. Aynı zamanda SÖDER Genel Başkanısınız. STK faaliyetlerinizi anlatır mısınız?

 

SÖDER yani Sınıf öğretmenleri Derneğini  2012 yılında genel merkez Elazığ olarak kurduk. SÖDER Genel Başkanlık görevim devam etmektedir. Eğitim alanında faaliyet gösteren yaklaşık 30 sivil toplum  Kuruluşunun bir araya gelerek oluşturmuş olduğu ulusal eğitim dernekleri platformuna (ULED),  ayrıca Elazığ Sivil Toplum Kuruluşları platformuna üyeyim. Elazığpsor Kulübü eski yöneticisi olup, kongre delegeliğim devam etmektedir. Ayrıca Sınıf Öğretmeni Eğitimcileri Derneği (SÖED) Yönetim Kurulu Üyelik görevim de bulunmaktadır. Yine Uzun yıllar ulusal ve yerel televizyonlarda “Eğitim Dünyası” ve “Eğitimci Gözüyle” isimli televizyon programlarını da yaptım. Ayrıca birçok üniversite ve eğitim kurumunda “Kişisel Gelişim”, “Beden Dili-İletişim” ve eğitimle ilgili söyleşi ve seminerler yapmaktayım. Ayrıca 24 Haziran 2018 yılında yapılan 27. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Adalet ve Kalkınma Partisinden Elazığ Milletvekili Aday Adayı oldum.

 

Elazığ’da ilk defa hayata geçirilen Anne Üniversitesi’nde aktif rol aldınız. Anne Üniversitesi nasıl hayat buldu. Bu konuda yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?

 

Elazığ Belediyesi ve Fırat Üniversitesinin ortaklaşa yürütmüş olduğu Anne Üniversitesi 2014 yılında kuruldu. Böylelikle Türkiye’de sadece İstanbul, Ankara, İzmir ve Gaziantep'te bulunan Anne Üniversitesi'nin 5.'si Elazığ'da açılmış oldu. Annelerin sadece bir çocuk yetiştirmedikleri, bir milletin geleceğini güvence altına alan bir öğretmen modelinde olması gerekliliğiyle başlattığımız bu projeyle, okur-yazar olan tüm anne ve anne adayları katılabilmektedir. Anne Üniversitesi'nde, anne ve anne adaylarına, İnsan İlişkileri ve İletişim, Sağlıklı Beslenme ve Yaşam, Eğitimde Ailenin Rolü, Girişimcilik, Boş Zaman Değerlendirme, Temel Dini Bilgiler, Ev Ekonomisi ve Yönetimi, Değerler Eğitimi, Aile Sosyolojisi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Kuran-ı Kerim ve Osmanlıca derslerini verdik. 4 yıl boyunca Anne Üniversitesi Koordinatörü olarak görev yaptım ve yaklaşık 300 anne ve anne adayı eğitimlerimizi başarıyla tamamlayarak,  sertifikalarını aldılar. Burada katkı veren ve emeği geçen herkese teşekkür etmek isterim.

 

İlköğretim çağındaki öğrenciler için düşündüğünüz bir projeniz vardı. Organik Okul projesi bu konuyla ilgili bilgi ve birikimlerinizi anlatır mısınız?

 

Organik Okul projesi benim için akademik çalışmalarımın en nihai ve önemli bir projesidir. Bu konuda Türkiye’de ilk araştırma yapan bilim insanıyım ve bu konuda iki yüksek lisans tezi tamamladık.Projemi 2014 yılında Elazığ Belediye başkanı Mücahit YANILMAZ ın Çözüm Planlarında kamuoyu ile paylaştık ve Cip Baraj göletinin yan kısmında yapacaktık. Maalesef fırsat ve imkan olmadı. Elazığ böyle bir marka şehir olacak ve ulusalda çok ciddi ses getirecek bir projeyi kaçırmış oldu. Çünkü Türkiye'nin ilk Organik Okulu'nu Elazığ' da kuracaktık. Projenin alt yapısı, fizibilite, tasarım vb. durumları Elazığ Belediyesi ön çalışma yaptı ve buna ciddi bir bütçede sağlandı, harcadı ama devamı gelmedi. Umarım yeni başkan Şahin ŞERİFOĞULLARI bu projeyi görür, sorar ve araştırır ve bizden faydalanmak isterse de bizim kapımız gönlümüz ve kalbimiz her zaman Elazığ’a hizmet etmek için çalışıyor. Bizde bu projeyi Elazığ’a kazandırırız.Projeden kısaca bahsedecek olursak; çocuklar âleminde, hadi oyun oynayalım ifadesi geçtiğinde maalesef çocuklar sanal oyunları daha iyi biliyor, kullanıyorlar. Televizyon, bilgisayar, internet, akıllı telefonlar vb. araç-gereçler çocuklarımızı esir almış durumdadır. Neslimiz konuşmayan, koşmayan, hareket etmeyen sanki bir robot gibi yaşam sürmeye doğru gitmektedir. 5-12 yaş aralığındaki geleceğimiz olan çocuklarımızı organik bir yaşam ortamında eğitmek istiyoruz.Organik okul, Milli Eğitim müfredatını tamamlayıcı nitelikte olacaktır. Yani Türkçe, Matematik, Hayat Bilgisi, Fen Bilimleri, Sosyal Bilgiler, İngilizce, Müzik, Beden Eğitimi, Resim ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersleri mevcut olacaktır. Okulumuz yılın mayıs-ekim ayları arasında açık olarak bir yaz okulu şeklindedir. Burada çocuklarımız Kur'an-ı Kerim derslerini de yine ağaçlar altında nezih ve havadar bir ortamda göreceklerdir. Dolayısıyla bu okul ile çocuklarımız hem fenni hem de dini ilimleri bir arada görecektir. Okul bünyesinde, Hayvanat bahçesi, Sebze bostanları, Meyve ağaçları, Suda Yaşam Merkezi gibi bölümler olacaktır. Bu birimlerde, yeri geldiğinde çocuk; koyundan, keçiden, inekten süt sağacak, yeri geldiğinde tavuk çiftliğinde yumurta toplayacak. Arı kovanından bal alacak, Bu etkinliklerde hayat bilgisi, matematik, fen bilimleri gibi dersleri, konulara yönelik, yaparak-yaşayarak öğrenme aktiviteleri yürütmüş olacaklar. Çocuk kendi ektiği salatalık, biber, domates, maydanoz ve diğer sebzeleri toplayacak, bunları yıkayacak, arkadaşlarıyla birlikte öğle yemeği yapacak. Ağaçtan evler ve okuma mekânları yapacağız. Ağaçlar arasında, yaprak gölgelerinde Türkçe okuma, yazma, anlama faaliyetleri veya isteğe göre Kur'an-ı Kerim öğretme etkinlikleri yapacağız. Çocuk undan ekmek yapmayı öğrenecek. Çocuk kendi ekmeğini kendisi yapacak, yiyecek, akşam annesine ve babasına ekmek götürecek. Güneş saatiyle saati, orman ortamında yönleri bulmayı vb. hayat bilgisi ders etkinliklerini uygulamalı öğrenecek. Organik okul bünyesinde oluşturacağımız organik oyun sahaları ile geleneksel çocuk oyunları söylediğimiz; yakan top, saklambaç, çelik-çomak, mendil kapmaca, sek sek, birdirbir, 3 taş, 5 taş, çivi, ip oyunları vb. oyunları öğrenecek. Ayrıca Elazığ ilimizde unutulmaya yüz tutmuş şehrimize özgü çocuk oyunlarını da bu mekanda çocuklarımıza oynatacağız.

 

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı olarak görev ve sorumluluklarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

 

Bildiğiniz üzere 2018 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesine Türkiye’de sınıf öğretmenliği alanının üçüncü Profesörü olarak atandım. Kasım 2018 tarihi itibariyle Sayın rektörümüzün Prof. Dr. Hasan KAYA’nın teveccühleri ile Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı olarak göreve tevdi edildim. Göreve başlar başlamaz öğretmen adaylarımızın daha nitelikli ve verimli bir öğretim süreci yaşamalarına  yönelik,  öğretimsel,  Eğitimsel,  sosyal ve kültürel birçok faaliyette bulunmaya başladık. Eğitim alanında kendini ispatlamış ve öğretmen adaylarına rol model ve katkı sağlayacak birçok eğitimciye üniversitemize davet ettik ve yaşam tecrübelerini öğretmen adayları ile paylaşmalarını sağladık.  9 özel eğitim öğrenci Kongresi düzenledik.  16-20 Ekim 2019 tarihleri arasında Türkiye'nin eğitim alanında en köklü ve kapsamlı ikinci Sempozyumu olan 19. Uluslararası Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu (USOS2019) na ev sahipliği yapacağız. Ayrıca 23-27 Ekim 2019 tarihleri arasında Muğla’da yapılacak olan İkinci Uluslararası Temel Eğitim Kongresi düzenleyen üniversiteler arasında yer almaktayız. Eğitim fakülteleri olarak bizim en önemli sorumluluğumuz;  Vatanına milletine hayırlı evlatlar yetiştirecek öğretmenleri Türk Eğitim Sistemine kazandırmaktır. Bundan dolayı öğretmenlik mesleği ve öğretmen yetiştirmek çok önemli ve hassas bir konudur.

 

SÖDER’in ülke genelindeki yapılanması ile ilgili çalışmalardan bahseder misiniz?

 

SÖDER yani Sınıf öğretmenleri Derneğini  2012 yılında genel merkez Elazığ olarak kurduk.  SÖDER eğitim camiasında yaklaşık 200.000  sınıf öğretmeninin görev aldığı  Sınıf öğretmenlerine özgü Türkiye'nin ilk ve tek sivil toplum örgütüdür. Yaklaşık 25 ilde temsilciliğimiz olup genel merkez Elazığ şehridir. 8 yıldır yürütmekte olduğumuz SÖDER Genel Başkanlık görevimiz halen daha devam etmektedir. Derneğimizin genel amacı; sınıf öğretmenliği mesleğine gönül vermiş insanların genel ve akademik özlük haklarının savunulması ve etkili-verimli bir öğretim sürecinin yürütülmesidir. SÖDER olarak eğitim alanında faaliyet gösteren yaklaşık 30 sivil toplum  Kuruluşunun bir araya gelerek oluşturmuş olduğu ulusal eğitim dernekleri platformuna (ULED),  Ayrıca Elazığ Sivil Toplum Kuruluşları Platformuna dahil olup faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.

 

Eğitim- öğretim faaliyetleri açısından neler söylemek istersiniz?

 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın ana felsefesinde eğitim-öğretim faaliyetleri yürütmek vardır.  Maalesef biz eğitim yapmıyoruz daha çok öğretim yapıyoruz.  Eğitim terbiye demek, öğretim ise bilgi demektir.  Talim ve Terbiye bunların Osmanlıca versiyonudur. Talim öğretim; terbiye ise eğitimdir. Talim ve Terbiye Kurulu bundan dolayı kurulmuştur.  Çocuklarımızı salt bilgi ezberlemeye yönlendirmekteyiz. Ezberci sınav sistemi bunun en büyük gerekçesi.  Hatta okuldaki bilgi ezberlemeyi yeterli görmeyip, dershane ve etüt merkezleri ile çocuklarımızın beyinlerine hormonlamaya dayalı bilgi pompalamaktayız. Türkiye'de maalesef öğretim temelli bir eğitim sistemi yürütülmektedir.  Halbuki eğitim ve öğretim süreci beraber yürütülmesi gerekir.  Örneğin çocuğun yalan söylememesi yere dökülmemesi Trafik kurallarına uyması bir eğitimdir. Türkiye'nin en büyük gölünün Van gölü olması ise bir öğretimdir.  Öğretim temelli bir sistem TEOG vari sınavları ortaya çıkarıyor. çocuklarımıza sürekli bilgi ezberletiyoruz. cep telefonu ve kitle iletişim araçları bizlere bilgiye anında ulaşmamızı sağlamaktadır.  Bundan dolayı çocuklara sürekli bilgi ezberlememiz gerekir.  Dolayısıyla  insan değil; hormonlu bilgiküpü harddisk'ler yetiştirmekteyiz. Halbuki problem çözme, analiz, sentez ve muhakeme yapabilme gücüne sahip nesiller ve bireyler yetiştirmemiz gerekir. MEB ve  ÖSYM buna dayalı bir ölçme ve değerlendirme mekanizmasını geliştirmesi gerekir. 

 

Futbola yakınlığınızı biliyoruz. Bir dönem Elazığspor Kulübü Yönetim Kurulu üyeliği de yaptınız. Basın sözcüsü olduğunuz o dönemlerle şimdiki Elazığspor’un durumunu değerlendirir misiniz?

 

Evet 21 yaşında yani 1999 yılında Elazığspor kongre delegesi oldum. Elazığspor sevgimiz ve aşkımız ta küçüklükten beri gelmektedir. 20 yıllık bir kongre delegeliğimiz bulunmakta. 2008 ve 2009 yıllarında Ali Cipli başkanlığında  Elazığspor basın sözcülüğü görevinde bulundum. O dönemde Elazığspor 2. ligdeydi ve o yıl ligden 3 takım küme düşecekti.  Çok sıkıntılı ve zor süreçler yaşamamıza rağmen  küme düşmüş söylenen takımı puantajda en alt sıradan aldık ve o yıl  takımı ligde tuttuk.  Malatya Belediyespor,  Şanlıurfa Belediyespor ve  GASKİ küme düştü.  Elazığspor kümede kalmış oldu.  Şu anki duruma baktığımızda maalesef Elazığspor Hem maddi hem de manevi zor dönemler geçirmektedir. Sahipsiz bir Elazığspor algısı son yıllarda çok söz edilir durumdadır.  Elektriklerin sürekli kesik olduğu,  temel gıda yiyeceklerinin temin edilemediği,  transfer tahtasının açılıp açılamayacağının sürekli konuşulduğu ve kayyum döneminin yaşanmış olması maalesef Elazığspor'un sahipsiz olduğunun belirtileridir. Halbuki Elazığspor bu şehrin en önemli markasıdır.  Bu kulübe ve bu markaya tüm Elazığ'ın sahip olması gerekir.

Son olarak Detay Dergisi okuyucuları için neler söylersiniz?

 

 Detay dergisi yönetim kurulu başkanı, genel yayın yönetmeni, çalışanlarına ve okuyucularına bu söyleşiyi yaptıklarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.  Ayrıca Aziz şehrin Aziz insanı olan değerli Elazizli hemşehrilerimi  en kalbi duygularımla selamlıyor  ve hürmetlerimi sunuyorum. Selam ve dualarını bizden esirgemesinler...

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme