Çalışma Hayatı ve Kadının Rolü

Kadın kimdir sorusuna hepimiz kendi hayatımızdan, anne, eş, kardeş, abla, arkadaş örneklerini veririz. Çünkü pek çok rolleri vardır. Bu da onları bizim hayatımızda değerli kılar.

Kadınlar çok güçlü bir yapıya sahiptirler. Bu nedenle de tarih boyunca haklarını hep mücadele ederek elde etmeye çalışmışlardır. Teşkilatçı ve mücadeleci yapıları, onların medeniyetlerin baş rolünde yer almasına sebep olmuştur. Ve tarihten günümüze kadar ailelerindeki aslı görevlerin dışında da pek çok alanda yerlerini alarak, kadınların meslek hayatında da başarılı olabileceğini herkese göstermişlerdir. Nitekim zamanla mesleki başarılarına bir yenisini daha ekleyerek sendikal haklar ve bu alandaki çalışmalar konusunda da gerekli özgüveni kazanmışlardır.

Kadınların çalışma hayatındaki etkin rolü, şehirleşme ve modernleşme ile başlar. Buna bağlı olarak hem ev hem iş hayatı ile sorumlulukları artarken yükleri ağırlaşmıştır. Böylece çalışma hayatının etkisi ile bireyselleşme ve sosyalleşme süreçleri ivme kazanmıştır.

Kadınlar anne ve eş kimliklerinin yanı sıra çalışma hayatına adım atmalarıyla çeşitli kimliklere bürünmüşlerdir. Özellikle “STK çatısı altında sendikal faaliyetler” ile kazandıkları statü, iş yoğunluklarını artırırken onları daha güçlü kılmıştır. Sendikal kimlikleriyle kadın hakları konusunda mücadele ederken pek çok kazanımların da elde edilmesinde etken rol oynamışlardır. Bunlara kadına şiddet, ayrımcılık, mobbing, süt izni, doğum izni, nöbet izni ve benzeri örnekleri verebiliriz.

Kadınların sosyal sorumluluk projelerinde de aktif bir şekilde yer almaları gerekir. Çünkü sivil toplumlardaki oluşumlarda yeni yeni sesini duyurmayı başarmıştır. Daha başarılı olabilmeleri için aktif bir şekilde faaliyet göstermeleri gerektiğini her platformda savunmuşlardır. Kadınlar kendilerini vitrin malzemesi olarak görmekten sıkılmış artık işin mutfağında olurken aynı zamanda da sofrada yer almaları gerektiğini her fırsatta dile getirmişlerdir. Nitekim sendikal haklar ve sorumluluklar konusunda yeteri özgüvene sahiptirler. Sosyal sorumluluk projeleri, çalışma alanlarını genişleteceği için mutlak gereklidir. Zira biz gerek İslam tarihinde gerekse Osmanlı tarihinde kadınların bu alandaki çalışmalarına sık sık şahit olmuşuzdur.

Kadınların eş ve anne olmalarının yanı sıra bu toplumun bir ferdi olduklarını unutmamak gerekir. Bu nedenledir ki kadın hakları savunuculuğu konusunda en ön safta yer alması kaçınılmazdır. Teşkilatlı çalışmaları daha büyük başarı ve buna bağlı olarak da özgüveni getirir. Biz biliyoruz ki kadınlar doğuştan teşkilatçı bir yapıya sahiptir. Aile hayatında bile eşini, çocuğunu, akrabalarını ve sosyal hayatını bir plan ve programla idare ederken yeteneğinin farkındalığı ile teşkilatlanma ve bu alandaki çalışmalarda daha başarılı olacaktır. Organizasyon yeteneği, iletişim becerisi, farkındalık düzeyinin yüksek olması en belirgin özellikleridir. Bu da onları çok iyi teşkilatçı yapar.

Ülkemizin geleceği için yeni nesilleri şekillendiren kadınlar olarak, gerek sosyal hayatta gerekse iş hayatında özgüveni yüksek, sıkıntılarını dile getirebilen ve çözüm odaklı bir anlayışla bıkmadan azimle çalışalım.

KADINLAR GELECEĞİMİZDİR…

Meltem ATAŞ

Diyanet – Sen Kadın Komisyonu Başkanı

Bakmadan Geçme