ALLAH'IN RESULÜNE KUCAK AÇAN ŞEHİR 'MEDİNEDEYİZ'
Her Müslümanın hayalidir kutsal topraklara yolcu olmak. Öyle bir yolculuk ki; ne ana, ne baba, ne yar gelir insanın aklına…
Düşünce dünyamda yakın zamana kadar böyle bir yolculuğu planlamamışken birden kendimi kutsal beldede bulmanın heyecanını yaşıyorum.
Size nasıl anlatsam, ne söylesem bilmiyorum ama Medine’de bulunmak, Allah’ın Peygamberinin mescidinde namaz kılıp bu havayı solumak sanırım en büyük mutluluk.
Elazığ’da bir turizm acentesinin teklifiyle niyetlendiğim ve daha sonra kendi imkânlarımla başladığım kutlu yolculuk öncesi herkes gibi Umre malzemelerini tedarik ettim ve bismillah diyerek yola düştüm.
Havalimanında başlayan büyük heyecanım, Medine Uluslararası Havalimanı’na kadar bir an olsun dinmedi. Havalimanı çıkışında burnumda tüten gül kokusuna ne demeliydim!!
Belki gecikmelide olsa bu kutlu yolculuğun ilk adımlarını atmaya başlamıştım. İlk gün Mescid-i Nebevi’de yatsı namazını kılmaya gittik ve burada âlemlerin efendisini selamladık. O ne coşku, o ne büyük bir sevgi Allah’ım. Bunu anlatmaya ne satırlar, ne de saatler yeter.
Âlemlerin sultanı, efendimizin mescidinde her ırktan, meşrepten, mezhepten insanlar büyük bir koşuşturma içerisinde yeşil halıda namaz kılmanın gayretinde adeta.
Efendimizi selamlayıp mescidinde namaz kılmayı bizlere bahşeden yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun.
Medine şehri; Allah’ın peygamberine kucak açmış, onu bağrına basmış güzel bir şehir. İnsanların sevgi dolu bakışlarında gül yüzlü peygamberin hatırı var. Türk umrecilere gösterdikleri saygı ise inanın anlatmakla bitmez.
“Medine’de 1. Gün”
Peygamber Efendimizin mescidinde namaz kılmanın heyecanıyla on binler saf tutuyor ve herkes âlemlerin efendisine salat-ü selam getiriyor. Öyle bir mabet ki üç milyon Müslümanı bir arada barındıran bir mescit, Mescid-i Nebevi.
Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülaziz Han’a, Medine’den ne zaman bir mektup gelse abdest tazeler, ‘Bunlarda Medine-i Münevvere’nin tozu var’ diyerek öpüp alnına koyar, daha sonra başkâtibe okuturmuş. İşte o kapıyı görünce duygulanmamak elde değil.
Allah’ım bizleri, peygamberimize layık ümmet eyle!
“Medine’de 2. Gün”
Turizm acentesi yetkililerinin büyük özverisiyle devam eden yolculuğumuzun ikinci gününde, Hicaz Demiryolu’nun Medine durağını ziyaret ettik. Sultan II. Abdülhamid tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'dan başlayan demiryollarının bir bölümü olan Hicaz Demiryolları, adeta tarih kokuyor. Hicaz Demiryolu Medine durağında Sultan II. Abdülhamit Han’ın ferasetinin ne büyük olduğunu idrak ettik.
“Ve Okçular Tepesi…”
Okçular Tepesi’ndeki o heyecanlı kalabalık, gözlerimden hiç kaybolmadı. Hiçbir mevsim boş kalmaz o tepe. Gece - gündüz ziyaretçilerle dolup taşar. Sanki yıllar önce Peygamber’in uyarısına rağmen sahabelerin terk ettiği bu tepeyi sonradan gelen müminler terk etmiyor, dolduruyor.
Hatırlayalım, ne demişti Peygamberimiz “Savaşı kesin olarak kazandığımızı görseniz de, savaşı hepten kaybettiğimizi görseniz de, bu tepeyi terk etmeyin.” Bir diğer ifadeyle, “Sonuca kesin olarak ulaşsak da, sonuca asla ulaşamayacak olsak da, görevinizin başında olun.”
İşte o tepedeyiz. Peygamber efendimizin “Allah’ın Aslanı’ dediği Hz. Hamza’nın” şehadet şerbetini içtiği Uhud Savaşı’nın gerçekleştiği yerdeyiz. Her an dolup taşan Uhud dağında peygamber sevdalıları, Hz. Hamza sevdalıları burayı bir an olsun yalnız bırakmıyor. Vahşi’nin mızrağıyla şehadete yürüyen Hz. Hamza’ya selam olsun.
“Medine Hurma Bahçelerini Görmeniz Lazım”
Medine’de hurma bahçeleri ziyaretimde ilk gözüme çarpan peygamber efendimizin kendi elleriyle diktiği hurma ağaçları oldu. Temiz havasıyla yürekleri okşayan Medine’deki hurma bahçeleri gerçekten görülmeye değer. Türk Umrecilerinin her defasında büyük heyecanla geldiği bu bahçeler yılın dört mevsimi ayrı bir güzel. Medine’deki hurma bahçelerinin çoğunluğunu Türkler işletiyor. Bahçelerde “Mebrum, acve, sugay, amber, hudri” gibi adlarla anılan hurma çeşitleri yer alıyor. Türk umrecilerin hurma tercihlerinin başında ise mebrum geliyor.
“Cennetü'l-Bakî Mezarlığı”
Peygamber efendimiz zamanında Medine İslâm Devleti’nin gerçekleşmesinden sonra kurulan kutlu bir mezarlıktır Cennetü'l-Bakî.
Bu mezarlığa ilk defnedilen sahabî, İslâm'ın Medine'de yayılmasında büyük emeği geçen ve İslâm'da ilk defa Müslümanlara cuma namazı kıldıran Es'ad b. Zürare oldu. Başka bir kanaate göre el-Bakî'ye ilk defa Osman b. Maz'un defnedilmiştir.
Daha sonra Medine-i Münevvere'nin bu meşhur mezarlığına ashaptan vefat edenlerle Hz. Peygamber'in yakınları, oğlu İbrahim gömülmüştü. Hz. Fâtıma ve oğlu Hz. Hasan burada medfundurlar. Resulullah (s.a.s.), hayatta iken bu mezarlığa sık sık uğrar ve burada yatan ashaba dua ederdi. El-Bakî' mezarlığı İslâm tarihi boyunca önemli şahsiyetlerin defnedildiği bir mezarlık olmuştur. Bizler bu kutlu yolculuğumuzda efendimizin yakınlarının bulunduğu Cennetü'l-Bakî’yi ziyaret ettik. Bayanların içeri girişine müsaade edilmediği için Cennetü'l-Bakî’ye yakın bir noktada bulunduk ve duamızı okuduk.
Kutsal yolculuğumuzun bir sonraki durağı olacak olan şehirlerin anası Mekke ile ilgili izlenimlerimi de bir sonraki köşe yazımda sizlerle paylaşacağımı belirtiyor, bizleri takip eden bütün okuyucularımıza sağlık, sıhhat temenni ediyorum.