Kelepçeli eller alkış tutamaz
Meltem Ataş
“Her konuda gerçeğe ve akla uygun hareket etmeyi ileri süren kişi için bağımsızlık hayattan daha değerlidir” diyor Edmond Goblot. İnsanın hürriyetsiz yaşamasının imkan dahilinde olmadığına ne güzel bir yaklaşımdır aslında. Esirlikten uzak, kimsenin boyunduruğu altında olmadan sadece kendi yasa ve toplum kurallarına bağlı yaşanan bir bağımsızlık hali. İnsanın doğasında vardır özgürlük. Hayatında her şeyden fedakarlık eder, vazgeçer ama bağımsızlığından asla.
Bizler Türk Milleti olarak bağımsızlığımızı var olamanın yegâne koşulu kabul ederiz. Elbette ki bu var olma mücadelemiz kolay olmamıştır. Cesaret, iman gücü ve vatanseverliğimiz ile kahramanlık destanlarıyla dolu bir milli mücadele sonucunda bağımsızlığımızı elde etmişizdir. Binlerce vatandaşımız kutlu zaferine koşarken ki mücadelelerinde kahramanlık destanları ile Türk tarih sahnesinde yerlerini almışlardır. Kadın, erkek, genç, yaşlı nice vatandaşımız bu bağımsızlık mücadelesinin görünmez kahramanları olmuşlardır adeta. Ve şehitlik makamı ile mücadeleleri taçlandırmışlardır.
Bağımsızlık kahramanlarından bahsedelim biraz;
93 Harbi, Ruslarla çetin bir mücadele var. Erzurum’da Aziziye Tablalarında. Ve 20’li yaşlarda bir Türk kadını. Cesaretin ve kahramanlığın en önemli simgelerinden biri Nene Hatun. Ruslarla bağımsızlık mücadelemiz onunla başlamıştır. Henüz bebeği beşikte olmasına rağmen “Bu bebeği bana Allah verdi, Allah bakar” diyerek cepheye koşmuştur Nene Hatun. Ve Aziziye Tablalarında Türk askerine en büyük desteği vererek bu zaferin en önemli simgelerinden biri haline gelmiştir; O mübarek eli öpülesi kadın. Ve bu cesareti dillerden dillere dolaşarak, kuşaktan kuşağa aktarılırken şanlı tarihimize ismini altın harflerle yazdırmıştır.
Kurtuluş Savaşı, bağımsızlık mücadelelerimizden biri daha. Bu zorlu mücadelede iki kadın kahraman. Halide Onbaşı ve Şerife Bacı. Şerife Bacı kucağında henüz 9 aylık bebeğiyle, İnebolu’dan aldığı cephaneyi kağnılarla Kastamonu’ya taşırken örtüsü ile bebeğini soğuktan koruma telaşındadır aynı zamanda. Kar, tipi, buz tutan saçlar, kirpikler, sakallar. Ah Şerife Bacı, donarak şehir olmuştur bu zorlu mücadelede. Ulusal mücadelemizin en önemli isimlerinden biri haline gelmiştir. Ve Şerife Bacı, istiklal yolunda kurtuluşa giden bir destan olmuştur.
Çanakkale Zaferi ve bir kadın kahraman daha. Nezahat Onbaşı. Cephede düşmanlarla, erkeklerle birlikte mücadele ederken bağımsızlık mücadelemize bir meşale de o yakmıştır. Ve adı tarih sayfalarında yerini almıştır.
Ülkemiz elbette ki çok zorlu mücadele ve süreçlerden geçmiştir. Özellikle Kurtuluş Savaşı’nda vatanımız parçalanmak istenmiş, düşman kuvvetler birlik olma yolunda çaba sarf ederek kendi kültür ve düşüncelerini empoze etmeye çalışırken, her fırsatta saldırmaya devam etmiştir. Ama Aziz Milletimiz buna fırsat vermemiş, her cephede düşmanla mücadele ederken vatanımızı düşman işgalinden kurtarmayı başarmıştır. Atatürk ve silah arkadaşları, bağımsızlık mücadelemiz uğruna asla geri adım atmamıştır. Çünkü Türk Milleti tarihinin her döneminde bağımsız yaşamış bir millet olmuştur.
Sadece savaşarak değil, kalemle de bağımsızlık mücadelesi verilmiştir elbette. Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli simgesi, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy olmuştur. İstiklal Marşı’nda milli ve manevi duyguları ön plana çıkaran usta kalem “Asım’ın Nesli” tanımlaması ile aynı zamanda ideal bir gençlik fikrini ortaya çıkarmıştır. İstiklal Marşı, bağımsızlık ruhunun en güzel ifadesidir aslında. Ve vatan topraklarının nasıl kurtarıldığı, o zorlu mücadelenin ne demek olduğunu en iyi anlatan eşsiz bir eserdir. Mehmet Akif ne de güzel dokunmuştur duygularımızın bam teline. Onur ve mücadele ruhumuzun en derin yerlerine. O nedenledir ki, şanlı tarihimizi hatırlamamız adına büyük bir önem arz eder. Çünkü vatanımızın bağımsızlık sembolü olan bir marştır. Öyle ki, Kurtuluş Savaşı’nın izleri ilmek ilmek işlenmiştir her kıtasına. Özgürlüğün ruhu her mısrada dile gelmiştir adeta. Bu nedenle milletimize hediye edilirken vatan topraklarının nasıl kazanıldığı her mısrada hissettirilmiştir. Şehitlerimizin ruhu sinmiştir her satırına. “Korkma!” demiştir “Korkma!”. Bu seslenişle cesaret nidaları yankı bulmuştur okuyucunun yüreklerinde. “Ben Ezelden Beridir Hür Yaşadım, Hür Yaşarım!”daki haykırış bağımsızlık kokmuştur buram buram. “Benim İman Dolu, Göğsüm Gibi Serhâddim Var” haykırışı ile Batı’ya ne denli iman dolu bir yürek taşıdığımızı göstermiştir. Her mısrada mücadele, iman, hürriyet aşkı dile gelmiştir adeta.
Görüyoruz ki ülkemizin her köşesi şehit kanlarıyla sulanmıştır. Bu vatan toprakları, çetin mücadeleler sonucunda kazanılmıştır. Bağımsızlık uğruna canından, anasından, eşinden, çocuğundan olan yiğitler sayesinde nefes alıp vermeye devam etmiştir Türk Milleti.
O nedenle Akif’i bir söylemle bitiriyoruz ve diyoruz ki;
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.