Hanifi Yavaş

MODERNİZM İHTİYAÇTIR YALANI

Hanifi Yavaş

Bu kavram, bireyin ve toplumun geçmişe ait tüm medeniyet değerlerini kötü göstererek inkar etmesini isteyen, bireyin, toplumsal, sosyal, iktisadi, hukuki ve siyasi açıdan batı kültürünün egemenliğini kabul ederek yabancılaşmasını savunan bir anlayıştır.

Modernleşme aynı zamanda geçmişinden utanan, Batı'nın üstünlüğünü kabul ederek onu taklit etme ezikliğini kabul edenlerin sahip olduğu anlayış bütünüdür.

Batı'nın kendi içerisinde modernleşme süreçleri ile bizim toplumumuzun modernleşme süreci çok farklıdır.

Batıda bu süreç, sivil bir insiyatif ile gerçekleşmiştir. Kilise ve feodalitenin sömürü ve baskısına karşı, direniş hareketinin sonucunda değişim ve dönüşümü ifade eder.

Yani batıdaki değişim ve modernleşme hareketleri halkın istekleri ve mücadelesi sonucunda gerçekleşmiştir.

Bizim toplumumuzda ise modernleşme, özellikle Osmanlıda, II. Mahmut döneminde bürokrasi ve askeri yapı ile sınırlı alanlarda gerçekleşmiştir.

Ama Cumhuriyet ile birlikte halka rağmen, baskı ve sindirmeler ile militarist bir anlayış ile gerçekleşmiştir.

Toplumu değiştirmeye ve dönüştürmeye çalışanların asker kökenliler ile elit ve seçkinciler olduğu görülmektedir. Bu kadro içerisinde toplumun büyük çoğunluğunu temsil eden halktan kimseler bulunmamaktadır.

Cumhuriyet döneminde,
Medeni Kanun İsviçre’den,
Borçlar Kanunu, İsviçre’den,
İcra ve İflas Kanunu İsviçre’den,
Ceza Kanunu İtalya’dan,
Ticaret Kanunu Almanya’dan
İdare Kanunu Fransa’dan alındığı bilinmektedir.
Batılıların kendi toplumu ve ihtiyaçları için çıkarılan kanunların Türkiye'ye getirilmesi konusunda Osmanlı'nın son dönemleri ile yeni Cumhuriyetin ilk yıllarında siyasiler ve aydınlar arasında çok tartışmalar olmuştur. Aradan geçen bu kadar yıllara rağmen hala tartışılmaya devam etmektedir.

19. asır Osmanlı fikir hayatında beliren İslâmcılığın II. Meşrutiyet sonrasındaki bayrak isimlerinden biri olan Said Halim Paşa da modernleşme sürecini, "Batı toplumların dan alınacak bu sistem ve kavramlar, Osmanlı toplumunun tabiatına aykırı ve lüzumsuzdur" diyerek eleştirmiştir.

Cemil Meriç ise bunu "topluma zorla giydirilen deli gömleği" olarak tarif etmiştir.

Modernleşme ideolojisini oluşturan temel anlayış kapitalizmdir.

Batıdaki sanayii devriminden sonra üretim iç piyasaya göre değil küresel pazarların ihtiyaçlarına göre planlanmıştır.

Bu aşamada bir sorun vardır.

Her toplumun kendine ait medeniyet anlayışı ve buna göre de tüketim alışkanlıkları vardır.

Üretim fazlalıkların başka toplumlara pazarlanabilmesi için o toplumların batı toplumları için üretilen bu ürünlere ihtiyaç duyması gerekmektedir. Bu toplumların tüketim alışkanlıklarını değiştirebilmek için batı sermayesi, farklı coğrafyalarda bazen kültür emperyalizmi bazen de militarist yöntemler ile toplum mühendisliği yapmışlardır.

Yani modernizm aynı zamanda kapitalist sermayeyi besleyen bir ideolojik akımdır.

Modernizmin bir diğer yüzü ise sömürgeciliktir.

Farklı yöntemler ile toplumların değiştirilen tüketim alışkanlıkları ve ihtiyaçları, üreten ülkeler tarafından karşılandığı için tüketim toplumları batı ülkelerine bağımlı hale gelmektedirler.

Toplumların ihtiyaç duyduğu ürünlerin ihracatı ile sermaye bir kez daha kültürel ve militarist yöntemler ile bağımlı hale getirdiği toplumları reklam ve moda aracılığı ile sömürmektedir.

Modernizm, bireyi ve toplumu sosyal, kültürel, ekonomik, hukuk ve siyasal olarak değiştirmek ve dönüştürmek sureti ile kullanılan ideolojik bir aparattır.

Sonuç olarak modernizm ve medenilik kavramlarını doğru kullanmak gerekir.

Kavramlar üzerinde anlaşılmadan sağlıklı yorumlar yapmak mümkün değildir.
 

Yazarın Diğer Yazıları