İnatla siyaset olur mu?
Siyasetten çok hazzetmediğimizi ifade etmekle birlikte ilgisiz de kalamıyoruz. Kim vekillik düşünüyor, kim belediyeyi hesap ediyor ya da kim hangi partiden siyaset yapmayı hedefliyor gibi sorunların tahrik gücü hep yüksek oluyor bizlerde.
Ne kadar ilgisiz kalsak ve ne kadar uzak durmaya çalışsak da günün sonunda siyasi gündemler ve siyasetin öznesi olan isimler gündemimize gelip düşüyor ve bizi de içine alıyor.
Seçimler planlandığı gibi 2023’te mi olur yoksa daha erken mi olur bilinmez ama şehrin siyaset kazanı, yüzeyden çok görünmese de dipten dibe kaynıyor.
Yerelden isimlerle birlikte büyük şehirlerde önemli görevlerde bulunan ve başarıları ile gurur duyduğumuz isimlerin de adı sık sık geçiyor kulislerde.
Bu süreçte bazı isimlerin adı çok farklı partilerden adaylık için geçince “acaba doğru mu” diye teyide ve izaha muhtaç haberler geliyor.
Rahmanın kulu birinin; geçmişi, yaşadığı çevre ve hatta aileden önemli isimlerin bir partide etkili, yetkili ve hatırı sayılır bir noktada olmasına rağmen, kendisinin hiç olmayacak bir siyasi partide öne çıkma ve hatta başrolde olma hedefini ve gayesini anlar ve saygı duyarız. Ancak bu tercihin, eskinin başarısızlığı ve yeninin gelecek ve umut verici özelliğinden değil de kişisel bir olaya duyulan öfke ve tepki kaynaklı olduğunu öğrenince “bu kadar da olmaz” diyesi geliyor insanın.
Kamuya iş yapmış, alacağı biraz gecikince yakın birisini devreye koymuş, buna rağmen kendi alacağı değil de başka bir firmanın alacağı daha önce ödenince vermiş kararını ve tüm gücüyle rakip partiye destek olmaya başlamış.
Birincil isme değil de bu durumu çok da yakıştıramadıkları dostları olan ağa babaya sormuşlar dost ve sevenleri. Karar verici konumda olduğu için de bu olaya cevaz verip vermediği sorulup gönüllerinden; “bu kendi tercihi benim dahlim yok” cevabını alacağı geçerken ve bunu beklerken, “bizzat ve tüm gücümle destekliyorum” cevabını alınca yıkılmış kalmışlar eski dostlar.
Bu örnek dahi siyasete, siyasette durulan yere ve bunun haklı ya da haksız gerekçelerinde hiçbir ilkenin, etik değerlerin, vefanın ve aile bağlarının hükmünün kalmadığını ortaya koyuyor.
İnat için, dünyalık çıkar için, kendinin imtiyazlı görülmemesine duyulan tepki için bu kadar savrulmamalı insan. Ve bu gerekçelerle çıkılan yolun sonunun hezimet ve mahcubiyet olacağını, itibarla birlikte soy ağacının da yara alacağını bilmeliyiz hepimiz.
Yukarıda da dediğimiz gibi isteyen istediği partide siyaset yapma hakkı ve özgürlüğüne sahiptir. Bu kendi tercihi ve tasarrufudur. Allah’ın bir kulunun, kişisel ve maddi çıkarları sırf bir süre gecikmiş diye bunu bir intikam vesilesi ve itibarsızlaştırma sebebi yapmak, karakter zafiyeti olduğu gibi bu gerekçe ile siyaset yapmaya gidilen siyasi partiye de haksızlık ve hakarettir.